1- Bronşiyal siliyalı epitelin skuamöz epitele değişmesine ne ad verilir?
a)    Anaplazi
b)    Displazi
c)    Metaplazi
d)    Hiperplazi
e)    Karsinoma in situ

Yanıt: C
Hücrelerin zedeleyici bir etken yada ağır fizyolojik stresle karşılaştığında yeni koşullara uyum sağlamaya çalışmasına adaptasyon denir. Atrofi, hiperplazi, hipertrofi ve metaplazi, adaptasyon mekanizmalarıdır. Metaplazi, olgun bir hücre tipinin genellikle daha dayanıklı, farklı bir olgun hücre tipine dönüşmesidir. Epitelial hücrelerde daha sıktır ve en sık kolumnar hücrelerin skuamöz hücrelere dönüşümü görülür.  
Skuamöz metaplazi : 
-Sigara içenlerde ve A vitamini eksikliğinde solunum sisteminde
-Serviks epitelinde inflamasyon ve irritasyona bağlı olarak
-Mesanede taş, kronik inflamasyon, Schistosomiazis
-Tükrük bezi,pankreas ve safra duktuslarında taş varlığı
Metaplazik hücrelerde displazi gelişirse skuamöz (yassı epitel) hücreli karsinom riski artar.
Glandüler metaplazi : En iyi örnek Barrett özefagusudur. Normalde özefagusu döşeyen skuamöz hücreler uzun süreli reflü sonucunda glandüler hücrelere dönüşür. Metaplazik glandüler hücrelerde displazi gelişirse özefagusda adenokarsinom riski artar.
Mezenşimal metaplazi : Nadir görülür. Daha çok lokal zedelenmeye yanıt olarak fibroblastlar kondroblast yada osteoblastlara dönüşerek kıkırdak ve kemik üretirler. Örnek: Myozitis ossifikans


2- Glomerüllerde yarımay oluşumuna yol açan değişiklik aşağıdakilerden hangisine ikincildir?
a)    Nötrofil eksudasyonu
b)    Mezengial proliferasyon
c)    Amiloid birikimi
d)    Endotel proliferasyonu
e)    Paryetal epitel hücre proliferasyonu

Yanıt: E
Hızla İlerleyen (Kresentik) Glomerülonefrit, en kötü prognozlu glomerül hastalığıdır. Klinik olarak hızlı ve ilerleyici renal fonksiyon kaybı, ağır oligüri ile tedavi edilmezse, birkaç hafta-ay içerisinde böbrek yetmezliği ile ölüm oluşur. Glomerüllerin çoğunda yarım ay (kresent) varlığı izlenir. Bowman kapsülünde parietal epitel hücrelerinde çoğalma, monosit ve makrofaj infiltrasyonu sonucunda gelişir. Çoğu immünolojik mekanizma ile oluşur.

3 alt grubu vardır: 
•    Tip I RPGN = Anti  -  GBM hastalığı olup IgG ve C3’ün GBM’de diffüz birikimi vardır. Antikorlar akciğer alveol bazal membranı ile çapraz reaksiyon verip Goodpasture sendromu oluşturabilir. Antikorlar tip IV kollajenin nonkollajenöz bölgesine (alfa-3 zinciri) yöneliktir.İmmünfloresan ile bazal membran boyunca lineer birikimler görülür. Akciğer kanaması ve böbrek yetmezliği birlikte olur.  Plazmaferezden faydalanabilirler.
•    Tip II RPGN : İmmun kopmleks hastalığıdır. Poststrep GN, SLE, IgA nefropatileri ve Henoch – Schönlein purpurasında komplikasyon olarak gelişebilir. İmmünfloresan ile birikimler granülerdir. Plazmaferez faydasızdır. Altta yatan neden tedavi edilmelidir.
•    Tip III RPGN (pausi immun tip)’de immunfloresan veya EM ile antikor ve immun kompleks varlığı belirlenemez. Çoğunda serumda  ANCA (antinötrofil sitoplazma  antikoru) bulunur. Bazı vaskülitlerde rol oynayan bir antikordur. Tip III RPGN mikroskobik poliarterit ve Wegener granulomatozu  ile ilişkili olabilir. Ama çoğu olguda tek başına ve idiopatiktir.
Her üç tipte de olguların çoğu idiopatik olup tüm tiplerde ortak bulgu ağır glomerül hasarıdır. Böbrekler büyük soluk, olup, korteksde peteşiler mevcuttur. Belirgin yarımay oluşumu vardır. Parietal hücreler çoğalarak Bowman boşluğunu doldurur ve glomerülü sıkıştırır. Fibrin birikimi belirgin olup yarımay oluşumunu bunun başlattığı düşünülmektedir. Subepitelyal birikim görülebilirse de asıl bulgu EM  ile GBM’de yırtıklar oluşmasıdır. Zamanla yarımay yapıları skleroze olur. Tedavide steroid ve sitotoksik ilaçlar kullanılır. Yinede olguların çoğunda, dializ ve transplantasyon gerekir.


3- Bir tümör için kesin maliğnite kriteri aşağıdakilerden hangisidir?
a)    Nekroz içermesi
b)    Anaplazi
c)    Hızlı büyümesi
d)    Kapsül içermesi
e)    Metastaz yapması

Yanıt: E
Beniğn-maliğn tümör ayırımında kullanılan kriterler: Diferansiasyon ve anaplazi, büyüme hızı, lokal invazyon ve metastazdır.
•    Metastaz : En kesin maliğnite kriteri olup primer tümörle devamlılığı olmayan tümör implantlarıdır. Santral sinir sistemi  tümörlerinden glial tümörler ve bazal hücreli karsinom maliğn olduğu halde uzak metastazları çok nadirdir. Metastaz üç şekilde gerçekleşebilir.
1.    Vücut boşlukları ve yüzeylerine direkt yayılım: En sık periton, daha nadiren plevra, perikard, subaraknoid bölge ve eklem boşluklarına olur. Peritonda over ve GİS tümörleri, plevrada akciğer ve meme karsinomları en sık rastlanan metastazlardır. Ayrıca lösemi ve lenfomada serozal yüzeylere yayılabilir. Medulloblastom ve ependimom subaraknoid yayılım gösterebilir.
Lenfatik yayılım: Daha çok karsinomların yayılım biçimidir. Lenf düğümü tutulumu genellikle drenaj yolunu izler. Zamanla karsinomlarda hematojen yayılım gösterebilir. Sarkom olduğu halde lenf nodu metastazı yapan tümörlere örnek olarak Kaposi sarkomu verilebilir. 
3.    Hematojen yayılım: Sarkomlar için tipik olmakla birlikte karsinomlarda da görülebilir. Yayılım genellikle ince duvarlı venler aracılığı ile olur. Arteriel yayılımın olabilmesi için venöz sistemle akciğere gelen tümörün  akciğer engelini aşması veya primer odağın akciğerde olması gerekir. Venöz yayılım ön planda olduğundan vücutta en sık metastaza uğrayan organ  akciğer, ikinci olarak karaciğerdir. Ayrıca adrenal gland, kemik ve beyinde sık metastaza uğrayan  bölgelerdir. Karsinom olduğu halde hematojen yayılımın sık görüldüğü tümörler: Tiroid karsinomları (özellikle foliküler karsinom), prostat karsinomu, renal hücreli karsinom ve hepatoselüler karsinom


4- Aşağıdaki proteinlerden hangisinin fosforilasyonu hücre siklusunun ilerlemesinde önemli rol oynar?
a)    RAS proteini
b)    Retinoblastom proteini
c)   p53 proteini
c)    Vasküler endotelital büyüme faktörü
d)    İnterlökin-1

Yanıt: B
 
Hücreler G1, S, G2 ve M (mitoz) aşamalarını içeren hücre siklusuna girerek çoğalırlar. Bu siklusu başlatan myc, ras gibi onkogenlerin siklin ve siklin bağımlı kinazları uyarması ile oluşur. Bunlar hücre proliferasyonunu arttırırlar. Tümör baskılayıcı genler olan p53, p21, p14, p16, p27 ve Rb genleri ise gerektiği zaman devreye girerek hücre proliferasyonunu durdururlar. Böylece hücre çoğalması kontrol altında tutulur. Hücreler S fazına geçtikten sonra, bağımsız olarak çoğalmayı sürdürürler. Bu nedenle tümör baskılayıcı genlerin en önemli etki bölgesi G1 den S fazına geçiştir. Rb gen ürünü olan Rb proteini nükleer bir fosfoproteindir.  Hipofosforilize olduğunda aktiftir ve hücre siklusunu G1-S fazı geçişinde durdurur. Fosforilize olduğunda inaktiftir ve hücre siklusu ilerler, hücreler çoğalmaya devam eder. 

5- Bcl-2 proteininin aşırı ekspresyonu sonucu apoptozisin engellenmesinin önemli rol oynadığı neoplazi aşağıdakilerden hangisidir?
a)    Burkitt lenfoma
b)    Wilms tümörü
c)    Kronik myelositik lösemi
d)    Foliküler lenfoma
e)    Nörofibromatozis tip 1

Yanıt: D
Mutasyona uğramış hücrede DNA tamiri sağlanamazsa, o hücre apoptoz yolu ile ortadan kaldırılır. Bu gerçekleşmezse, mutant hücre çoğalmaya devam eder ve maliğnite riski artar. Bcl-2 mutasyonu apoptozu engelleyerek foliküler lenfoma riskini arttırır. Bcl-2 mutasyonunun belirlenmesi foliküler lenfomanın tanısında kullanılır.
Apoptoz defekti ile oluşan hastalıklar: 
•    Kanserler; özellikle p53 mutasyonu ile oluşanlar, hormona bağlı gelişenler (meme, over, prostat) ve foliküler lenfoma (Bcl-2 mutasyonu)
•    Otoimmün hastalıklar
Apoptoz artışı ile oluşan hastalıklar:
•    Spinal muskuler atrofi gibi , bazı nöronların kaybı ile giden nörodejeneratif hastalıklar
•    MI ve serebral enfarktüs gibi iskemik hastalıklar
•    Viral enfeksiyonlarda, enfekte hücrelerin ölümü

1- Bronşiyal siliyalı epitelin skuamöz epitele değişmesine ne ad verilir?
a)    Anaplazi
b)    Displazi
c)    Metaplazi
d)    Hiperplazi
e)    Karsinoma in situ

Yanıt: C
Hücrelerin zedeleyici bir etken yada ağır fizyolojik stresle karşılaştığında yeni koşullara uyum sağlamaya çalışmasına adaptasyon denir. Atrofi, hiperplazi, hipertrofi ve metaplazi, adaptasyon mekanizmalarıdır. Metaplazi, olgun bir hücre tipinin genellikle daha dayanıklı, farklı bir olgun hücre tipine dönüşmesidir. Epitelial hücrelerde daha sıktır ve en sık kolumnar hücrelerin skuamöz hücrelere dönüşümü görülür.  
Skuamöz metaplazi : 
-Sigara içenlerde ve A vitamini eksikliğinde solunum sisteminde
-Serviks epitelinde inflamasyon ve irritasyona bağlı olarak
-Mesanede taş, kronik inflamasyon, Schistosomiazis
-Tükrük bezi,pankreas ve safra duktuslarında taş varlığı
Metaplazik hücrelerde displazi gelişirse skuamöz (yassı epitel) hücreli karsinom riski artar.
Glandüler metaplazi : En iyi örnek Barrett özefagusudur. Normalde özefagusu döşeyen skuamöz hücreler uzun süreli reflü sonucunda glandüler hücrelere dönüşür. Metaplazik glandüler hücrelerde displazi gelişirse özefagusda adenokarsinom riski artar.
Mezenşimal metaplazi : Nadir görülür. Daha çok lokal zedelenmeye yanıt olarak fibroblastlar kondroblast yada osteoblastlara dönüşerek kıkırdak ve kemik üretirler. Örnek: Myozitis ossifikans


2- Glomerüllerde yarımay oluşumuna yol açan değişiklik aşağıdakilerden hangisine ikincildir?
a)    Nötrofil eksudasyonu
b)    Mezengial proliferasyon
c)    Amiloid birikimi
d)    Endotel proliferasyonu
e)    Paryetal epitel hücre proliferasyonu

Yanıt: E
Hızla İlerleyen (Kresentik) Glomerülonefrit, en kötü prognozlu glomerül hastalığıdır. Klinik olarak hızlı ve ilerleyici renal fonksiyon kaybı, ağır oligüri ile tedavi edilmezse, birkaç hafta-ay içerisinde böbrek yetmezliği ile ölüm oluşur. Glomerüllerin çoğunda yarım ay (kresent) varlığı izlenir. Bowman kapsülünde parietal epitel hücrelerinde çoğalma, monosit ve makrofaj infiltrasyonu sonucunda gelişir. Çoğu immünolojik mekanizma ile oluşur.

3 alt grubu vardır: 
•    Tip I RPGN = Anti  -  GBM hastalığı olup IgG ve C3’ün GBM’de diffüz birikimi vardır. Antikorlar akciğer alveol bazal membranı ile çapraz reaksiyon verip Goodpasture sendromu oluşturabilir. Antikorlar tip IV kollajenin nonkollajenöz bölgesine (alfa-3 zinciri) yöneliktir.İmmünfloresan ile bazal membran boyunca lineer birikimler görülür. Akciğer kanaması ve böbrek yetmezliği birlikte olur.  Plazmaferezden faydalanabilirler.
•    Tip II RPGN : İmmun kopmleks hastalığıdır. Poststrep GN, SLE, IgA nefropatileri ve Henoch – Schönlein purpurasında komplikasyon olarak gelişebilir. İmmünfloresan ile birikimler granülerdir. Plazmaferez faydasızdır. Altta yatan neden tedavi edilmelidir.
•    Tip III RPGN (pausi immun tip)’de immunfloresan veya EM ile antikor ve immun kompleks varlığı belirlenemez. Çoğunda serumda  ANCA (antinötrofil sitoplazma  antikoru) bulunur. Bazı vaskülitlerde rol oynayan bir antikordur. Tip III RPGN mikroskobik poliarterit ve Wegener granulomatozu  ile ilişkili olabilir. Ama çoğu olguda tek başına ve idiopatiktir.
Her üç tipte de olguların çoğu idiopatik olup tüm tiplerde ortak bulgu ağır glomerül hasarıdır. Böbrekler büyük soluk, olup, korteksde peteşiler mevcuttur. Belirgin yarımay oluşumu vardır. Parietal hücreler çoğalarak Bowman boşluğunu doldurur ve glomerülü sıkıştırır. Fibrin birikimi belirgin olup yarımay oluşumunu bunun başlattığı düşünülmektedir. Subepitelyal birikim görülebilirse de asıl bulgu EM  ile GBM’de yırtıklar oluşmasıdır. Zamanla yarımay yapıları skleroze olur. Tedavide steroid ve sitotoksik ilaçlar kullanılır. Yinede olguların çoğunda, dializ ve transplantasyon gerekir.


3- Bir tümör için kesin maliğnite kriteri aşağıdakilerden hangisidir?
a)    Nekroz içermesi
b)    Anaplazi
c)    Hızlı büyümesi
d)    Kapsül içermesi
e)    Metastaz yapması

Yanıt: E
Beniğn-maliğn tümör ayırımında kullanılan kriterler: Diferansiasyon ve anaplazi, büyüme hızı, lokal invazyon ve metastazdır.
•    Metastaz : En kesin maliğnite kriteri olup primer tümörle devamlılığı olmayan tümör implantlarıdır. Santral sinir sistemi  tümörlerinden glial tümörler ve bazal hücreli karsinom maliğn olduğu halde uzak metastazları çok nadirdir. Metastaz üç şekilde gerçekleşebilir.
1.    Vücut boşlukları ve yüzeylerine direkt yayılım: En sık periton, daha nadiren plevra, perikard, subaraknoid bölge ve eklem boşluklarına olur. Peritonda over ve GİS tümörleri, plevrada akciğer ve meme karsinomları en sık rastlanan metastazlardır. Ayrıca lösemi ve lenfomada serozal yüzeylere yayılabilir. Medulloblastom ve ependimom subaraknoid yayılım gösterebilir.
Lenfatik yayılım: Daha çok karsinomların yayılım biçimidir. Lenf düğümü tutulumu genellikle drenaj yolunu izler. Zamanla karsinomlarda hematojen yayılım gösterebilir. Sarkom olduğu halde lenf nodu metastazı yapan tümörlere örnek olarak Kaposi sarkomu verilebilir. 
3.    Hematojen yayılım: Sarkomlar için tipik olmakla birlikte karsinomlarda da görülebilir. Yayılım genellikle ince duvarlı venler aracılığı ile olur. Arteriel yayılımın olabilmesi için venöz sistemle akciğere gelen tümörün  akciğer engelini aşması veya primer odağın akciğerde olması gerekir. Venöz yayılım ön planda olduğundan vücutta en sık metastaza uğrayan organ  akciğer, ikinci olarak karaciğerdir. Ayrıca adrenal gland, kemik ve beyinde sık metastaza uğrayan  bölgelerdir. Karsinom olduğu halde hematojen yayılımın sık görüldüğü tümörler: Tiroid karsinomları (özellikle foliküler karsinom), prostat karsinomu, renal hücreli karsinom ve hepatoselüler karsinom


4- Aşağıdaki proteinlerden hangisinin fosforilasyonu hücre siklusunun ilerlemesinde önemli rol oynar?
a)    RAS proteini
b)    Retinoblastom proteini
c)   p53 proteini
c)    Vasküler endotelital büyüme faktörü
d)    İnterlökin-1

Yanıt: B
 
Hücreler G1, S, G2 ve M (mitoz) aşamalarını içeren hücre siklusuna girerek çoğalırlar. Bu siklusu başlatan myc, ras gibi onkogenlerin siklin ve siklin bağımlı kinazları uyarması ile oluşur. Bunlar hücre proliferasyonunu arttırırlar. Tümör baskılayıcı genler olan p53, p21, p14, p16, p27 ve Rb genleri ise gerektiği zaman devreye girerek hücre proliferasyonunu durdururlar. Böylece hücre çoğalması kontrol altında tutulur. Hücreler S fazına geçtikten sonra, bağımsız olarak çoğalmayı sürdürürler. Bu nedenle tümör baskılayıcı genlerin en önemli etki bölgesi G1 den S fazına geçiştir. Rb gen ürünü olan Rb proteini nükleer bir fosfoproteindir.  Hipofosforilize olduğunda aktiftir ve hücre siklusunu G1-S fazı geçişinde durdurur. Fosforilize olduğunda inaktiftir ve hücre siklusu ilerler, hücreler çoğalmaya devam eder. 

5- Bcl-2 proteininin aşırı ekspresyonu sonucu apoptozisin engellenmesinin önemli rol oynadığı neoplazi aşağıdakilerden hangisidir?
a)    Burkitt lenfoma
b)    Wilms tümörü
c)    Kronik myelositik lösemi
d)    Foliküler lenfoma
e)    Nörofibromatozis tip 1

Yanıt: D
Mutasyona uğramış hücrede DNA tamiri sağlanamazsa, o hücre apoptoz yolu ile ortadan kaldırılır. Bu gerçekleşmezse, mutant hücre çoğalmaya devam eder ve maliğnite riski artar. Bcl-2 mutasyonu apoptozu engelleyerek foliküler lenfoma riskini arttırır. Bcl-2 mutasyonunun belirlenmesi foliküler lenfomanın tanısında kullanılır.
Apoptoz defekti ile oluşan hastalıklar: 
•    Kanserler; özellikle p53 mutasyonu ile oluşanlar, hormona bağlı gelişenler (meme, over, prostat) ve foliküler lenfoma (Bcl-2 mutasyonu)
•    Otoimmün hastalıklar
Apoptoz artışı ile oluşan hastalıklar:
•    Spinal muskuler atrofi gibi , bazı nöronların kaybı ile giden nörodejeneratif hastalıklar
•    MI ve serebral enfarktüs gibi iskemik hastalıklar
•    Viral enfeksiyonlarda, enfekte hücrelerin ölümü

Sayfa 2

6- Aşağıdakilerden hangisi sürekli bölünen (labil) hücre grubunda yer almaz?
a)    Ağız mukoza epiteli
b)    İnce barsak mukoza epiteli
c)    Karaciğer parankim hücreleri
d)    Safra kanalları epiteli
e)    Kemik iliği hücreleri

Yanıt: C
Sürekli çoğalan (labil) hücreler: Cilt, oral kavite, vajen, serviks gibi skuamöz epitelle döşeli bölgeler; tükrük bezi, pankreas gibi glandüler organların salgı duktus epiteli, gastrointestinal sistem ve uetrusun kolumnar epiteli, üriner tarktüsün  transisyonel epiteli, kemik iliği ve diğer hematopoetik doku hücreleri…. Sınırsız çoğalma yeteneği olan kök hücreler olgun hücreleri oluşturur. 
Sessiz (stabil) hücreler: Karaciğer, böbrek, pankreas gibi tüm glandüler epitel hücreleri, fibroblast, düz kas ve endotel hücresi gibi mezenşimal hücreler, istirahat halindeki lenfosit ve diğer lökositler... Bu hücreler G0 fazında iken, uyarı ile G1’e geçerler ve gerektiği zaman çoğalabilirler. 
Bölünmeyen (kalıcı) hücreler: Nöronlar, kalp kası ve iskelet kası hücreleri... Çoğalma yetenekleri yoktur. 

7- Aterom plağının gelişiminde intimaya geçerek çoğalan ve ekstraselüler matriks elemanlarını oluşturan hücre aşağıdakilerden hangisidir?
a)    Makrofajlar
b)    Düz kas hücreleri
c)    Endotel hücreleri
d)    Nötrofiller
e)    Lenfositler
Yanıt: B
Ateromun gelişimi makrofaj, lenfosit, endotel hücreleri ve düz kas hücrelerinin yer aldığı bir kronik inflamasyon sonucunda gerçekleşir. Düz kas hücreleri media tabakasından intimaya göç ederler. Burada çoğalarak kollajen ve proteoglikan gibi ekstraselüler matriks elemanlarını üretirler. Böylece önceden oluşan yağlı birikim fibroadipoz ateroma dönüşür ve aterosklerotik plaklar stabilize olur. Bunları yapabilmesi için PDGF, FGF ve TGF-alfa gibi büyüme faktörleri, düz kas hücrelerini uyarır. 

8- Aşağıdaki hastalıklarından hangisinde glomerül lezyonu görülmesi karakteristiktir?
a)    Klasik poliarteritis nodoza
b)    Dev hücreli arterit
c)    Takayasu hastalığı
d)    Buerger hastalığı
e)    Wegener granülomatozu

Yanıt: E
Glomerülü tutan vaskülitler küçük çaplı damarları tutan vaskülitlerdir çünkü glomerül içerisinde fenestre kapillerler bulunur. Büyük çaplı damar vaskülitleri buraya uzanamaz. 
Tutulan damarın çapına göre vaskülit sınıflaması
•    Büyük damar vaskülitleri:
Takayasu hastalığı
Dev hücreli arterit
•    Orta çaplı damar vaskülitleri
Poliarteritis nodoza
Kawasaki hastalığı
Buerger hastalığı
•    Küçük çaplı damar vaskülitleri:
Goodpasture sendromu
Wegener granülomatozu
Mikroskobik polianjiit
İzole kutanöz lökositoklatik vaskülit
Henoch-schönlein purpurası
Kriyoglobülinemik vaskülit
Churg-Strauss sendromu

Wegener Granulomatozisi
1-Üst solunum yolunda ve alt solunum yolunda nekrotizan granülomlar
2-Özellikle akciğerde olmak üzere herhangi bir yerde küçük ve orta çaplı damarlarda nekrotizan veya granulomatöz vaskülit
3-Nekrotizan, sıklıkla yarımay glomerülonefriti

9- Renal hücreli karsinom aşağıdakilerden hangisinden köken alır?
a)    Proksimal tübül epitelinden
b)    Toplayıcı duktus epitelinden
c)    Böbrek pelvis epitelinden
d)    Bowman kapsülünün pariyetal yaprak epitelinden
e)    Bowman kapsülünün viseral yaprak epitelinden

Yanıt: A
Renal hücreli karsnoma böbrek kanseri, berrak hücreli karsinom, hipernefroma, adenokarsinom da denir. Böbrek tümörlerinin %80-90’ı erişkin tümörlerinin %2’sini oluşturur. Proksimal tübül epitel hücrelerinde kaynaklanır. 6.-7. on yılda sıktır. F/M=1/2. Sigara içenlerde daha sıktır ve ailesel formları bulunur.  VHL sendromunda  bilateral, çok sayıda karsinom görülebilir. VHL geni kr.3p25’de yerleşen tümör süpresör gendir. Sporadik olgularda da VHL gen mutasyon  bulunduğundan  bu genin veya kr.3’de bununla ilişkili bir genin renal karsinogenezde etkili olduğu düşünülmektedir. 
Ayrıca obesite, hipertansiyon, asbest, petrol ürünleri, ağır metaller, kronik böbrek yetmezliği ve bu zeminde gelişen edinsel kistler ve tuberosklerozunda risk faktörleri arasında olduğu ileri sürülmektedir.

10- Bir kanser hastasında özefagusun geniş alanlarının gri-beyaz psödomembranla kaplanmış olması durumunda, aşağıdaki özefajit tiplerinden hangisi düşünülmelidir?
a)    Herpes virüs özefajiti
b)    Radyasyon özefajiti
c)    Koroziv alkali özefajiti
d)    Kandida özefajiti
e)    Sitomegalovirüs özefajiti

Yanıt: D
Kanser tedavisi, AIDS yada transplantasyon gibi immün sistemi baskılayan durumlarda ve geniş spektrumlu antibiyotik kullananlarda kandida özefajiti sık görülür. Gri beyaz psödomembranlar içerisinde, mikroskobik incelemede yoğun mantar hifleri görülür.

Enfeksiyöz ve Kimyasal Özefajit

•    Alkol, koroziv asid yada alkaliler (intihar amacı ile), aşırı sıcak içecekler (İran’ da çay) yada aşırı sigara içimi
•    Sitotoksik kanser ilaçları ve üzerine eklenen enfeksiyon
•    İmmünsüprese hastalarda CMV ve HSV enfeksiyonları
•    İmmünsüpresyon yada geniş spektrumlu antimikrobial tedavi sonucunda gelişen mantar enfeksiyonları. En sık kandida, daha az mukormikoz ve aspergilloz
•    Böbrek yetmezliğinde gelişen üremi

Ayrıca radyasyon, GVH hastalığı, otoimmün hastalıklar, pemfigoid ve epidermolizis bülloza gibi dermatolojik hastalıklar özefajit yapabilir. Nadiren Crohn hastalığı, özefagusu etkileyebilir.

Sayfa 3

11- Aşağıdakilerden hangisi mide kanseri sıklığında artışa neden olmaz?
a)    Hipoklorhidri
b)    Diyette nitritlerin yüksek olması
c)    Sigara kullanımı
d)    Parsiyel gastrektomi
e)    Nonsteroid antiinflamatuar ilaçların kullanımı

Yanıt: E
NSAİİ kullanımı, midede akut gastrit ve akut ülsere yol açabilir. Akut gastrit tam rejenerasyonla iyileşir. Akut ülser fibrozis ile iyileşse de, aynı bölgede yeniden oluşmaz. Her iki durumda kanser gelişimi için risk faktörü değildir. 
Gastrik Karsinom için Risk Faktörleri
Çevresel etkenler
H. pylori enfeksiyonu
Diet: 
- Nitratlardan oluşan nitritler (su ve gıdalardaki katkı maddeleri) 
-Tutsülenmiş gıdalar, aşırı tuz, turşular, kırmızı pul biber
-Taze sebze-meyve tüketiminin az olması (antioksidanlar nitrozasyonu engeller).
Düşük sosyoekonomik düzey
Sigara

Kişisel faktörler
Kronik gastrit
-    Hipoklorhidri: H.pylori kolonizasyonunu arttırır
-    İntestinal metaplazi prekürsördür.
Parsiyel gastrektomi
- Safralı, alkalen intestinal sıvı reflüsüne yol açar
Gastrik adenomlar
-    %40 tanı anında kanser odağı
-    %30 tanı anında çevresinde kanser odağı
Barrett özefagusu
-    Gastroözefageal bileşke tümörlerinin riski artar

Genetik faktörler 
A kan grubunda hafif risk
Ailesel mide kanseri öyküsü
Herediter nonpolipozis kolon kanser sendromu
Familial gastrik karsinom sendromu (E-cadherin mutasyonu)

12- Aşağıdakilerden hangisi intrahepatik portal hipertansiyona yol açar?
a)    Portal ven trombozu
b)    Budd-chiari sendromu
c)    Kor pulmonale
d)    Siroz
e)    Konstriktif perikardit

Yanıt: D

Karaciğer Dolaşım Bozuklukları
İntrahepatik akım bozuklukları :                                                      
          Siroz                                               
          Sinüzoidal tıkanıklık                       
          Sistemik dolaşım yetmezliği    
      
Karaciğere gelen kan akımında bozulma :                     
         Hepatik arter yetmezliği                  
         Portal ven obstrüksiyonu                
         İntra-ekstrahepatik trombozis    

Hepatik ven akımında tıkanıklık:  
          Hepatik ven trombozu                
          (Budd-Chiari send)                     
          Venoz-oklüziv hast.                   

13- Aşağıdaki tümörlerden hangisinin beyin metastazı yapma riski en düşüktür?
a)    Meme karsinomu
b)    Prostat karsinomu
c)    Böbrek karsinomu
d)    Maliğn melanom
e)    Koryokarsinom

Yanıt: B
İntrakranial tümörlerin %25-35 kadarı metastatik tümörlerdir. En sık beyin metastazı yapan beş tümör akciğer, meme, cilt (melanom), böbrek ve gastrointestinal tümörlerdir ve metastazların %80 kadarını oluştururlar. Nadir görülen bir tümör olan koryokarsinomun beyin metastazı sık olmakla birlikte, daha sık görülen prostat karsinomu, komşu kemik ve duraya metastaz yapsa bile; beyine hemen hemen hiç metastaz yapmaz. 

14- Beş yaşında erkek çocuk hızla karın şişliği nedeni ile getiriliyor. Yapılan fizik muayenede yaygın asit ve ileoçekal kitle saptanıyor. Asit sıvısının incelenmesinde vakuollü sitoplazmalı immatür hücreler görülüyor. İmmünfenotipleme ile matür B hücre fenotipi belirleniyor. Bu çocuk için en olası tanı aşağıdakilerden hangisidir?
a)    Burkitt lenfoma
b)    Lenfoblastik lenfoma
c)    Anaplastik büyük hücreli lenfoma
d)    Hodgkin lenfoma
e)    Castleman hastalığı

Yanıt: A
Burkitt Lenfoma
1) Afrika tipi (endemik), 2) sporadik; 3) HIV enfeksiyonunda görülen agresif lenfomaların bir alt grubu olmak üzere farklı tipleri vardır. Tümünde histolojik görünüm aynı olsada bazı klinik, genotipik ve virolojik farklılıklar vardır.
•    Morfoloji: Orta boyutlu, birkaç nükleolü olan nüveler içeren, bazofilik yada amfofilik sitoplazmalı lenfoid hücrelerden oluşan infiltrasyon görülür. Mitoz ve apoptoz sıktır. Kalıntıları fagosite eden makrofajlar nedeni ile yıldızlı gök manzarası oluşur. Kemik iliği tutulumu varsa, 2-5 nükleollü, mavi sitoplazmalı, berrak sitoplazmik vakuolleri olan hücreler şeklinde görülür.
•    İmmünfenotip: Yüzey IgM, monotipik hafif zincirler, CD19, CD20, CD10 ve BCL6 gibi matür B hücre belirleyicileri
•    Sitogenetik ve moleküler genetik: Tümünde 8. kromozom da yerleşen c-MYC geninde translokasyon vardır. Çoğu kez diğer bölge IgH loküsüdür t(8;14). Endemik tümörlerin tümünde; AIDS hastalarının %25’i, sporadik olguların %15-20’ sinde latent EBV enfeksiyonu vardır.
•    Klinik: Endemik ve sporadik olguların çoğu çocuk ve genç erişkinlerde görülür. ABD’ de çocukluk çağı lenfomalarının %30’ u Burkitt lenfomadır. Çoğu ekstranodal yerleşir. Endemik olanlar mandibula yanı sıra böbrek, over ve adrenal gland gibi abdominal organlarda yerleşir. Sporadik olgular daha sık olarak ileoçekal bölge ve peritonda yerleşir. Kemik iliği ve periferik kan tutulumu nadirdir. Çok agresif olmakla birlikte, kısa süreli, yüksek doz kemoterapiye iyi yanıt verir. Çoğu çocuk ve genç erişkin iyileşirken, yaşlılarda kötü davranış gösterir.

15- Nöronlarda oluşan santral kromatolizis aşağıdakilerden hangisine ikincil olarak gelişir?
a)    Nörofibriler yumak oluşması
b)    Perikaryonda lipofusin birikimi
c)    Akson kesisi veya ağır hasarı
d)    Transsinaptik dejenerasyon
e)    Herpetik enfeksiyon

Yanıt: C
Nöronlar : 
Gri cevherde bulunurlar. Çoğalma yetenekleri yoktur. İmmünhistokimyasal olarak nörofilaman, NeuN, sinaptofizin ile belirlenirler. Zedelenmeye karşı farklı yanıtlar oluştururlar.
•    Aksonal reaksiyon : Akson zedelendiğinde veya kesildiğinde, protein sentezi ile hücre yuvarlaklaşır.  Nüve perifere geçer, nükleol belirginleşir ve Nissl cisimciği dağılır. Bu tabloya  kromatolizis.denir.
•    Akut hücre hasarı (kırmızı nöron) : Akut SSS anoksisi ile nöron ölümüdür. Değişiklikler 12 saat sonra görülebilir. Hücre gövdesi (perikaryon) büzüşür; nüvede piknoz ve nükleolus kaybı; Nissl cisimciği kaybı sonucu sitoplazmada yoğun eozinofili oluşur.
•    Atrofi ve nöronal dejenerasyon : Yavaş ilerleyen nörolojik hastalıklarda nöron kaybı olur ve reaktif gliozis gelişir.
•    Nöron içi birikimler : Yaşlanma ile lipofuskin birikebilir. Metabolik hastalıklarda birikim olabilir. Anormal metabolit birikimi ile hücre şişmesi görülür. Herpetik enfeksiyonlarda intranükleer, eozinofilik, Cowdry tip A cisimciği; kuduzda intrasitoplazmik, eozinofilik Negri cisimciği; CMV enfeksiyonunda intranükleer ve sitoplazmik bazofilik inklüzyon görülebilir. Bazı dejeneratif hastalıklarda sitoplazmada birikimler (Alzheirmer’de nörofibriler yumak; Parkinsonda Lewy cisimcikleri) bulunabilir.

Sayfa 4


16- Yetişkinlerde santral sinir sisteminin en sık görülen primer neoplazmı aşağıdakilerden hangisidir?
a)    Oligodendrogliom
b)    Medulloblastom
c)    Astrositom
d)    Ependimom
e)    Schwannom

Yanıt: C
Astrositom en sık primer SSS tümörüdür. Fibriller (diffüz) astrositomlar infiltratif büyür; erişkinlerde sıktır (primer beyin tümörlerinin %80 kadarı) ama her yaşta görülebilir. En sık serebral hemisferde (supratentoriyal) yerleşir. Derece (grade) prognozda önemlidir. Nükleer pleomorfizm, mitotik aktivite, vasküler endotelial proliferasyon (VEP) ve nekroz varlığı ile derecelendirilir. Çocuklarda en sık görülen ise pilositik astrositomdur. En sık serebellumda (infratentoriyal), ayrıca optik sinir ve 3. ventrikül çevresinde sık yerleşir. 


17- Kraniyofarinjiom santral sinir sisteminde en sık aşağıdakilerden hangisine yerleşir?
a)    Paryetal korteks
b)    Talamus ve bazal ganglionlar
c)    Serebellopontin köşe
d)    Spinal epidural bölge
e)    Suprasellar bölge

Yanıt: E
Kraniofarinjiom, Rathke kesesi artıklarından gelişen, çoğu kez suprasellar yerleşimli tümördür. İntrakranial tümörlerin %1-5 kadarını oluşturur. 5-15 yaş ile 50 yaş üzeri olmak üzere iki pik dönemi vardır. Çocuklarda büyüme geriliği gibi endokrin bozukluklar; yaşlılarda ise görme bozuklukları ile dikkati çeker. Diabetes insipitus gibi hipofiz yetmezlikleri sıktır. 3-4 cm çapında, kapsüllü yada solid, daha çok kistik ve bazen multiloküler yapıdadır. Adamantinomatöz tipi kalsifikasyon içerir. Mikroskobik olarak skuamöz hücreler, kolumnar hücreler, süngerimsi retikulum, kompakt lameller keratin (yaş keratin) ve distrofik kalsifikasyon sıktır. Kist içerisinde makine yağı diye tarif edilen kolesterolden zengin, sarımsı-kahverengi sıvı vardır. Prognoz iyidir. 5 cm çaptan büyük ise rekürrens görülebilir. Nadiren, radyasyona sekonder olarak, skuamöz hücreli karsinoma dönüşebilir.

18- Kırkdört yaşında bayan hastada el ekleminde bilateral yerleşen akut ağrılı hastalıkda, eklem dokularında yoğun lenfosit ve plazma hücre infiltrasyonu, ödem ve fibrin birikimi gözlenmiştir. Bu hasta için en olası tanı aşağıdakilerden hangisidir?
a)    Sifilitik artrit
b)    Gut artriti
c)    Romatoid artrit
d)    Nöropatik artrit
e)    Tüberküloz artriti

Yanıt: C
Romatoid Artrit, başlıca eklemleri ve diğer dokuları tutabilen sistemik, kronik inflamatuar hastalıktır. Nonsüpüratif proliferatif sinovit zamanla ilerleyerek  eklem hareketlerinin kısıtlanmasına yol açar. Sıklığı %1’dir. 40-70 yaş arası sıktır. F/M = 2-3/1. HLA DR4/DR1 ile ilişkilidir.El-ayak kemikleri gibi küçük eklemleri, dizdirsek, bilek ve omuzları tutan simetrik artrit vardır. Histolojisinde kronik snovit, snovia döşeyici hücrelerinde proliferasyon, hipertrofi, bazen villöz projeksiyonlar görülebilir. Lenfosit ve plazma hücre infiltrasyonu yanı sıra, lenfoid foliküller oluşabilir. Vaskülarize, inflamatuar, prolifere snovya kıkırdak yüzeyini kaplayarak pannus oluşturur. Periartiküler yumuşak dokuda ödem ve inflamasyon gelişir. Zamanla osteoklastik aktivite uyarılır ve subartiküler kemik zedelenir. Subkondral kistler ve osteoporoz oluşur. Pannus eklem boşluğunu doldurduğunda, önce fibröz; sonra kemiksi ankiloz oluşturur. Sinovial sıvıda akut inflamatuar hücreler belirgindir. 

19- Prostat karsinomunun rektal muayenede saptanabilmesinin nedeni aşağıdakilerden hangisidir?
a)    Sıklıkla nodüler hiperplazi ile birlikte olamsı
b)    Prostatın periferik zonunda yerleşmesi
c)    Üretral kanalı oblitere etmesi
d)    Lokal lenf nodlarına yayılması
e)    Glandların kistik genişleme göstermesi
Yanıt: B
Prostat karsinomu en sık posterior periferik bölgede yerleşir. Bu bölge rektumun hemen önünde olup rektal tuşede sert kitle olarak ele gelir. Hiperplazi ise periüretral transizyonel zonda gelişir ve erken dönemde üretral kanalı oblitere ederek az az ve sık sık idrara çıkma (prostatizm) bulgusunu oluşturur. 

20- Aşağıdakilerden hangisi Wermer sendromunun (MEN tip1) komplikasyonu değildir?
a)    Primer hiperparatiroidizm
b)    Pituiter adenomlar
c)    Feokromasitoma
d)    Pankreas adacık adenomu
e)    Adrenal korteks hiperplazisi
Yanıt: C
MEN Sendromları

MEN 1 (Wermer Send.)

MEN 2a (Sipple send.)

MEN 2b

Hipofiz

Adenomlar

Paratiroid

Hiperplazi +++

Adenomlar +

Hiperplazi+

Pankreas adacıkları

Hiperplazi +

Adenom ++

Karsinom +++

Adrenal

Kortikal hiperplazi ++

Feokromasitoma ++
Feokromasitoma +++

Tiroid

C hücre hiperplazisi +++

Medüller karsinom +++

C hücre hiperplazisi +++

Medüller karsinom+++

Ekstraendokrin

Mukokutanöz ganglionöromlar

Marfanoid habitus

Mutant gen loküsü

MEN1

RET

RET


+ = nadir         +++    = sık